باب: إذا
بين البيعان
ولم يكتما
ونصحا.
19- Alıcı Ve Satıcının (Satım Akdinde Açıklaması Gereken
Şeyleri) Açıklayıp, Bir Şey Gizlememeleri, Samimi Olmaları
ويذكر عن
العداء بن
خالد قال: كتب
لي النبي صلى
الله عليه
وسلم: (هذا ما
اشترى محمد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من
العداء بن
خالد، بيع
المسلم
المسلم، لا
داء ولا خبثة
ولا غائلة---.وقال
قتادة:
الغائلة
الزنا
والسرقة
والإباق.---وقيل
لإبراهيم: إن
بعض النخاسين
يسمي آري خراسان
وسجستان،
فيقول: جاء
أمس من خراسان،
جاء اليوم من
سجستان،
فكرهه كراهية
شديدة.---وقال
عقبة بن عامر:
لا يحل لامرئ
يبيع سلعة، يعلم
أن بها داء،
إلا أخبره.
Rivayet edildiğine göre Adda İbn Halid şöyle demiştir: Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şunları yazıp verdi: "Bu, Allah'ın resulü
Muhammedin, Adda İbn Halid ile gerçekleştirdiği, Müslümanın Müslüman ile
yaptığı bir satım akdidir. Bu akitte; kusur, haram ve hıyanet söz konusu
değildir." Katade şöyle demiştir:
Bu satım sözleşmesinde geçen "gaile" kelimesi; zina, hırsızlık,
kölenin kaçması gibi anlamlara gelir.
İbrahim'e "Bazı deve tellalları "Horasan yuları",
"Sicistan yuları" diye söyleyerek: "Deve, Horasandan dün geldi.
Sicistan'dan bugün geldi" diyorlar denilince bunu şiddetle mekruh
görmüştür. Ukbe İbn Amir şöyle
demiştir: Sattığı malda bir kusur bulunduğunu bilen kimsenin bunu bildirmemesi
helal değildir.
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
شعبة، عن
قتادة، عن
صالح أبي
الخليل، عن
عبد الله بن
الحارث: رفعه
إلى حكيم بن
حزام رضي الله
عنه قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
(البيعان بالخيار
ما لم يتفرقا،
أو قال: حتى
يتفرقا، فإن
صدقا وبينا
بورك لهما في
بيعهما، وإن
كتما وكذبا
محقت بركة
بيعهما).
[-2079-] Hakîm İbn Hızam r.a., Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
şöyle dediğini belirtmiştir: Alıcı ve satıcı birbirinden ayrılmadıkça -veya
ayrılıncaya dek- muhayyerdirler. Satım akdinde doğru söylerlerse, (açıklamaları
gereken şeyleri) açıklarlarsa yaptıkları satım bereketli olur. Şayet
(açıklamaları gereken şeyleri) gizlerler ve yalan söylerlerse yaptıkları
satımın bereketi gider."
Tekrar. 2082, 2108, 2110, 2114
Diğer tahric: Tirmizî, Buyu; Müslim, Buyu’
AÇIKLAMA: Bu konu başlığında yer alan hadis, Müslümanın
aldatma ile işi olmayacağını gösterdiği gibi, senetlere katibin "iş bu
senette yer alan; falancanın satın aldığı maldır", "sadaka verdiği
maldır" ifadesi ile başlamakta bir sakınca bulunmadığını da
göstermektedir.
Burada "kusur" ile kastedilen, ortaya çıkmış olsun ya
da olmasın gizli kusurdur. Örneğin satılan kölenin ciğerinde bîr ağrının ya da
öksürüğün olması gibi. Bunu Matrizî söylemiştir.
İbnü'l-Müneyyir el-Haşiye adlı kitabında şöyle demiştir: Burada
kastedilen satıcının kusuru gizlememesidir. Yoksa, satılan kölede bir kusur
bulunur ve satıcı bunu gizlemezse, yapılan akit yine Müslüman ile Müslüman
arasında yapılan bir akittir. Yani Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem burada
mutlak anlamda kusuru değil, muttali olunmayan kusuru kastetmiştir.
Haram şeklinde tercüme ettiğimiz "hibse" kelimesi ile
kastedilen ise, satılan kölenin anlaşmalı bir kavimden esir olarak alınmış bir
kimse olmamasıdır. Bu görüş Matrizî'ye aittir.
Diğer bir görüşe göre kastedilen; kölenin kaçması gibi kötü
huylardır.
el-Ayn adlı kitabın sahibi, bununla kastedilenin
"şüphe" olduğunu söylemiştir.
İbnü'l-Arabî, "Hadiste yer alan "da" kelimesi fizikî
kusuru, "hibse" kelimesi ise ahlakî kusuru ifade etmektedir.
"Gaile" ise, satılan şeydeki kötü bir özelliği bildiği halde
satıcının bunu zikretmemesidir" demiştir.
İbrahim en-Nehaî'nin sözünde kastedilen şudur: Deve tellalları,
develerin yularlarına farklı şehirlerin isimlerini vererek alıcıları aldatıyor
böylece bu develerin Horasan, Sicistan vb. şehirlerden geldiği kanısını
uyandırıyor, müşteri de
deveye rağbet gösteriyor ve devenin bu bölgelerden daha yeni
getirildiğini zannediyordu. İbrahim'in bunu çirkin görmesinin sebebi, bunun
hile, aldatma ve kandırma gibi hususları barındırmasıdır.
Hadiste, alıcı ve satıcının, doğruluk ve açıklamaları gereken
şeyi açıklama şartına riayet etmeleri durumunda bereketin hasıl olacağı,
bunların zıddı olan yalan ve saklama söz konusu olduğunda ise bereketin ortadan
kalkacağı hususu yer almaktadır.
Alıcı ve satıcıdan birisi, şarta riayet ettiğinde onun için
bereket söz konusu olur mu? Hadisten ilk anlaşılan mana bunu gerektirmektedir.
Biri sebebiyle söz konusu olan uğursuzluğun diğerine dönmesi de
mümkündür. Bu da, her ikisinin yalan söylemeleri yahut gerçeği gizlemeleri
durumunda satılan maldaki bereketin kaldırılması sebebiyle olur. Doğru
söyleyip, gerçeği açıklayan için sevap, yalan söyleyen ve gerçeği gizleyen için
ise günah söz konusu olur.
Hadiste, dünyanın ancak salih amel ile tamamlanacağı, günahların
uğursuzluğunun hem dünya hem de ahiretin hayrını götüreceği hususu da yer
almaktadır.